31 Ocak 2014 Cuma

Şirince Köyü: Kıyametin kopmadığı köy

Bir zamanlar kıyametin kopacağı söylenen Türkiye'de bayağı merak uyandıran bir şehrin küçük ama bir doğal harika olan köyünü gezip dolaştık. 



Resimden de anlaşılacağı üzere bayağı bir reklam tabelasından köyün ismi de sanki bir reklam edasıyla raks ediyor oracıkta.
Yol boyunca yürüyerek birçok yer gördük fakat sizlerle bunlardan sadece birkaçını paylaşacağım.
Bunlardan ilki çok leziz görünen mandalina ağaçlarıydı. Yol boyu mandalina ve portakal ağaçlarıyla dolu bağlardan geçtik. Şirince öylesine uzak bir köydü ki. Ulaşabilmek için dağları arşınlamak gerekiyordu ve de öyle oldu. Kıvrımlı dağ yollarından geçtik.


En sonunda birkaç otostopla Şirince köyüne varabildik. Tahmin ettiğimiz kadar abartılı bir yer değilmiş açıkçası ama gerçekten güzel bir yer. Dağların arasında tepelere doğru uzanana evler. Ferah bir atmosfer ve kadim zamanlara dayanan tarihi eserler...


Bu köyün genel olarak turistik bir yer olduğunu öğreniyoruz ve yamaçlara kurulu evlerin kiralanabilir olduğunu söylemek gerekir. Buralara gezi için gelip konaklayabileceğiniz bir sürü kiralık ev mevcut. İlgililere duyurulur. Neyse biz ikinci uğrak yerimiz olan Şirince'nin klasik tarzdaki pazarına gittik. Pazar Yerinde ilk dikkatimizi çeken her köşe başında beliren şarap evleri oldu.
Ayrıca Şirince'nin özel şaraplarını da ücretsiz deneyebileceğiniz şarap evleri bunlar. Hatta pazartesi akşamları fasıl dinleyebileceğiniz türkü evleri de mevcut. Turistik olmasına şaşmamalı. Normal bir köyden daha çok tatil mekanı olarak düzenlenmiş. Gezdiğimiz sırada komik bir afişle karşılaştık. Yada bize öyle gelmiştir.



Maya Hat çikolade. Bu sıcak çikolatadan içmeden olmaz şimdi. Maya halkının her gün içtiği bu sıcak çikolatayı merak ediyoruz haliyle. Tabi bunlar mizahi pazarlama yöntemleri. İki dakika hazır çikolatayı ısıtıp elimize tutuşturdular. En azından içmedik demeyelim. Neyse biz keşiflerimize devam ediyoruz. Pazar yerinden çıktıktan sonra tarihi St. Babtist Kilisesini dolaşmaya gittik. İçerisi otantik ve tarihi küçük heykelciklerle doluydu. Onlara da bakmadan edemedik.



Küçük bir para havuzuyla karşılaştık. Havuzun ortasında ise Hz. Meryem'in küçük bir heykelciği duruyordu. Tam da "din işte bu!" temasına uygun bir görüntüydü. Para ve mülk üzerine kurulmuş bir hipotez.


Ardından kiliseyi daha yakından görebilmek için içine girdik. İçerisi tarihi barındırıyordu. Eski, yıkık ve harabe. Sütunlar beyaz ve çatlamış, mermerlerde aynı. Tahtadan yapılma ikinci bir kat ve eski bir sunak.


Kilisenin içini daha net görebilmeniz için panoramik bir fotoğrafı sizinle paylaşıyorum.


Neyse ki bu birkaç tarihi yeri de gezdikten sonra yolumuza devam ettik. Kiralık evlerin bulunduğu yere doğru bir yol izledik. Yollar devamlı küçük patikalar halinde taşlı ve zaman zaman topraklı güzergahlar izliyordu. Dağlık alana bu şekilde ilerliyorduk. Yamaçlara kurulmuş tek katlı yarı ahşap evler.


Gezilebilecek daha birçok yeri olduğundan dolayı Şirince harika turistik bir köy. Bu kıyamet olayları silsilesi de sadece asparagas olmaktan öteye geçemiyor. Neyse ki gezimizi tekrar otostop çekerek sonlandırıp Selçuk'a geri döndük. Gezip görülebilecek daha farklı yerlerde görüşmek üzere. Yolunuz açık olsun.