27 Mart 2014 Perşembe

Kapital İdeolojiden Sosyalizm'in Doğuşuna


İnsanlık yüzyıllar boyunca üretim ve tüketim ilişkileriyle etkileşim içerisindeydi. Buna ilk çağda bile tüccar kapitalizminin erken niteliklerine rastlamak mümkündü. Tabi bu etkileşim süreçlerinden birçok fikir ve ideoloji doğdu. Bu ilişkiler ticaret ve ekonomi ile ilgili birçok gelişme gösterdi. Tarihin tozlu sayfalarını aşındırarak Feodalizm çıktı karşımıza. Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından, güçlü ulusal monarşi sistemlerinin gün yüzüne çıkmasına kadar olan zamanda, Avrupa'da hâkim olan örgütlenme biçimi feodal örgütlenmeydi. İlk Çağ'da Roma'dan tedvir edilen topraklarda Cermen saldırıları ile Roma döneminin merkeziyetçi siyasi sistematiği bozulmuş ve sayısız büyük, küçük feodal beylikler ortaya çıkmıştı.
Ticaretin tekrar hareketlenmesi ile esas olarak sarsılan feodalizmin son kalıntıları Sanayi Devrimi ile tamamen sona erdi.
İşte bu dönemnden sonra Sanayi Devrimi yani Endüstri Devrimi'nin başlangıcıyla birlikte Avrupa'da büyük gelişmeler yaşandı. Yeni buluşların üretime ve bununla etkileşimli olarak makinelerin gelişmesine üretim faktörlerinin ağırlıklarının farklılaşmasına ve en sonunda Avrupa’da sermaye birikiminin artmasına yol açtı. Şuna da değinmek gerekir ki bu dönemin gelişmesi sadece iktisadi büyümenin artmasına sebep olmamış, toplumsal bir dönüşüme de kaynaklık etmişti.
Aslında Sanayi Devrimi'nin olması bu sebepleri tam anlamıyla karşılayamıyor, ya da kendi kendine yetemiyor. Gerek 15.yüzyıl gerekse 16. yüzyıllarda ki deniz ötesi keşifler ne de Bilimsel Devrim bu gelişmeyi gerçek anlamda nitelemiyor. Söz konusu olan bu devrim bir nedenler bütününün sonucudur.  Örneğin; tarım alanındaki gelişmeler(!) nedeniyle tarımda nüfus ihtiyacı azalmış ve bu kişiler şehirlere göç ederek şehirlerde hazır bir işgücü yaratmışlardır. Toplum genelinde yaşam düzeyi yükselmiş ve tüketim kalıpları değişmiştir. Bunların yanı sıra altın ve diğer değerli madenlerin yağmalanması ve ülke içerisine getirilme düşüncesi de önemli bir faktör olmuştur. Gerek İspanyolların Orta Amerika’dan yağmaladığı altınlar ve gerekse İngilizler gemilerinin İspanyollardan talan ettiği altınlar Avrupa’ya ve endüstrileşme merkezi olarak görülen İngiltere’ye altın aktarımına sebep olmuş ve bu da sanayileşmenin hızını artırmıştır.  Bu şekilde sömürge düzeni ayrı bir boyut kazanmıştır Sanayi Devrimi'nde.
Avrupa merkezli ve daha da küçük bir düzeyde bakılırsa İngiltere merkezli olan Sanayi Devrimi’nin neden diğer Avrupa devletleri değil de İngiltere’de çıktığı ise ayrı bir önem arz etmekte. Diğer ülkelerden farklı olarak İngiltere’de mülkiyet hakkının monarşik de olsa bir anayasa çerçevesinde korunuyor olması kuşkusuz ki endüstrileşme önündeki önemli bir engelin kalkmasını sağladı. Bunun yanı sıra bankacılığın diğer ülkelerden daha gelişmiş olması, parlamentonun anayasa ile de temas içinde olarak iç piyasada serbest girişime izin vermesi, İngiltere’nin zengin yer altı kaynaklarına sahip olması, ada içerisindeki en uzak yerleşim biriminin bile denize en fazla 70 mil gibi bir uzaklıkta olması gibi etkenlerin her biri İngiltere’nin bu sanayileşme döneminde en belirgin rol oynamasını sağlamıştı.
Kapitalizmin başlangıcına dair tartışmalardan bahsetmek gerektiğinde her ne kadar konu Sanayileşmenin ve bu oluşan üretim düzeninin gerek yurtiçi gerekse yurtdışı satışını artırma amacının sürekli artan bir büyüme hırsı ve kar artırma güdüsü oluşturacağı apaçık ortada; nitekim öyle de oldu. Önceki çağlarda var olan egemen sınıfın içerisinde endüstri devrimi ile birlikte artık yeni oluşan fabrika sahipleri de dâhil olmuştu. Bunun yanında pek çok ülkede halkın orta kesimi pek çok siyasi ve sosyal haklardan yoksundu. Aslen bakıldığında çalışmanın işçi sınıfı bir dönüşüm sürecinden geçse de tarih boyunca aslında hep vardı, fakat konumları farklıydı gerek feodal toplumdaki serfler gerekse endüstrileşme öncesindeki işçiler gerekse endüstrileşme sonrasındaki işçiler için hep bir ezilme durumu söz konusu olmuştu.
Fakat sanayileşme ile bu işçiler bu duruma nazaran daha bilinçlendiler ve yenilenmiş bir işçi sınıfı ortaya çıktı. Çalışma şartlarının kötü olmasının yanı sıra grev ve sendika gibi hakları da olmayan işçiler endüstrileşmenin ardından bu duruma ilişkin hoşnutsuzluklarını daha net dile getirmeye başladılar. Bu noktada sosyalizm fikri ortaya çıkmış ve ilk dönemlerde “ütopik sosyalizm” olarak gelişen bu düşünce sonraları Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından nesnel incelemelere dayalı ve evrensel bir yorum olan “bilimsel sosyalizm” haline gelmiştir. Bu çıkış dünya üzerine işçi sınıfı ile sermayedar arasındaki çizgileri daha da belirginleştirdi ve sosyalist düşünce ciddi anlamda üzerinde düşünülen bir yapı halini aldı.

Yazan: Mert Acar


Etiketler: sanayi devrimi, sanayi devrimi hangi ülkede başladı, endüstri devrimi, burjuva düzeni, kapitalizm nedir, feodalizm nedir, toprak ağaları, monarşi, ekonomik düzen, sınıf ayrımı, sömürgecilik, makale, sosyalist düşünce, avrupa, karl marx, bilimse sosyalizm, ütopik sosyalizm, ütopyalar, ingiltere, parlamento, ekonomik düzen, iktisat, devrim, faşizm, işçi sınıfı